17 Temmuz 2015 Cuma

Schopenhauer'e göre Sanat ve Estetik



Schopenhauer, sanatın Pluton'un idealarının bilgisini sağladığını ve istencin baskısından geçici bir kurtuluşla sonuçlandığını ileri sürer. Arthur Schopenhauer'in estetiği istencin kendinde şey olarak, hayatın ve tüm varoluşun temelindeki önceliği ve yapısının kötücül olduğu öğretisinden doğar. Sanatın, insanlara istençten doğan üzüntüden kaçmak için bir yol sunduğunu kabul eder. İstenç olarak dünya ve tasarım olarak dünya ikili görüşü üzerine olan öğretisine dayanarak, eğer şuur ya da dikkat dünyanın acıdan yoksun ifadeleri veya görüntüleriyle tümüyle işgal edilirse, istenç olarak dünyanın keder yaratan idrakine zihinde yer kalmayacağını düşünür. Estetik zevk, istenç olarak dünyaya dair bir deneyim olmadan, tasarım olarak dünyanın bir izleyicisi olmaktan doğar. Sanat, Schopenhauer'e göre, dünya meselelerine dair bilimden ya da günlük deneyimlerden daha derin şekilde köklü bilgiler de sağlar.

Schopenhauer için, istenç, kendini idame ettirmek için amaçsız bir tutkudur ve hayatın temelini oluşturur. İstençten doğan arzu dünyadaki bütün üzüntülerin kaynağıdır; doyurulan her arzu geriye ya can sıkıntısı ya da yerini alacak başka arzular bırakır. İstencin esaretindeki bir dünya ister istemez bir ıstırap dünyası olacaktır. İstenç hayata kaynak verdiğinden ve bedenlerimiz onun suretleriyle damgalanmış, onun amaçlarına hizmet etmek için tasarlanmış olduğundan beri, insan onu Schopenhauer'in temsiliyle ancak kör bir devin omuzlarına binmiş, gözleri gören topal bir adam misali idrak eder.

Schopenhauer estetiği bu dünya görüşünün doğal bir sonucu olan karamsarlıktan kaçmak için bir teşebbüstür. Schopenhauer, estetik deneyimleri diğer deneyimlerden ayıran şeyin objenin estetik algılanışının arzuların mücadelesinden geçici olarak kurtulup dinlenmeye izin vermesi ve salt zihinsel beğeninin diyarına, tasarım olarak dünyaya geçiş sağlaması olduğuna inanır. Tasarım olarak dünyayla daha fazla meşgul olan insan zihni, istenç olarak dünyanın yarattığı kederi daha az algılar. Schopenhauer sanatın etkilerini, sanatçının ve izleyicinin kişiliğini de analiz eder.

Schopenhauer bütün insanların istencin esareti altında oldukları zaman bağımlılıklarının niteliğinin ve şiddetinin farklı olduğuna inanır. Yalnızca salt düşünme yoluyla, tamamıyla objeye nüfuz ederek idealar idrak edilebilir; ve dehanın doğası, kendini büsbütün unutarak bu biçim bir düşünme eylemi için üstün bir yetenek barındırır.

Estetik deneyim geçici olarak özneyi istencin hükmünden azat eder ve berrak bir algı seviyesine yükseltir. "Estetik değerlendirmenin oluşumu vesilesiyle istenç geçici olarak bilinçten kaybolur." Gerçek sanat, sadece standart sanat kurallarını takip eden herhangi biri tarafından yaratılamaz. Gereken deha, kurallarla ilgilenmeden orijinal sanat üreten kişide bulunur. Sanatçının kişiliğinin istence boyun eğmediği farzedilir; böyle bir kişi Schopenhauerci dehadır. Zihnin üstünlüğü istenci yenerek onu dünya meseleleri ve meşgalelerinden ayırır. Tavan arasında yaşayan şair, dalgın profesör, delilikle mücadele eden Vincent van Gogh, bütün bunlar Schopenhauer'in dahilerine örnektir: Schopenhauer'e göre fenalığın ve acıtan istencin buyruklarından ibaret olan dünyevi işlerden öylesine kopmuşlardır ki tamamen sanatlarına odaklıdırlar. 

Schopenhauer'e göre, düşünür ve sanatçının pratik uğraşlardaki yeteneğinin nispeten eksikliği salt kalıplaşmış örneklere uymaz: bu, hem neden hem sonuçtur.

Schopenhauer edebiyat veya heykeltraşlık gibi sanatlara değerini veren şeyin, salt algıları birleştirme gücü olduğuna inanır. Fakat insan formuyla ve duygularıyla alakalı olarak bu sanat türleri istencin doğrudan bir görüntüsünü sunan müziğin, Schopenhauer'in zihninde en yüksek sanat türü olan müziğin altındadır. Schopenhauer'in müzik felsefesi Richard Wagner'in çalışmalarında etkili olmuştur. Wagner, Schopenhauer'in coşkulu bir okuyucusuydu ve arkadaşlarına onu okumalarını tavsiye ediyordu. Müzik teorisi üzerine yayınlanmış çalışmaları zamanla değişti ve hayatının gidişatıyla, Schopenhauer'in düşüncesiyle daha paralel bir hal aldı. Schopenhauer müziğin operada librettodan daha değerli olduğunu belirtmiştir. Schopenhauer'e göre müzik istencin hızlı bir ifadesi, deneyimlere dayanan temel realitenin ifadesidir. Libretto ise sadece geçici fenomenlerin dille anlatımıdır. Wagner, Schopenhauer'in estetik öğretisini okuduktan sonraki çalışmalarında müziğin operada metninin üstünde olduğunu vurgulamıştır.

Sanatın istençten kurtuluş sağladığı önermesinde, Schopenhauer sanatı salt süsleme ve zanaatten yüksekte görür ve istencin amaçsız çekişmesinden geçici bir kurtuluş sağladığını söyler. Estetik deneyimler yoluyla günahlardan arınmayı bir doktrin olarak sunarak sanatı bir din niteliğine dönüştürür. Sanatçılar sadece ustalaşmış ellerden ibaret değillerdir; onlar bu öğretinin elçileri ve keşişleridir. Bu öğreti, 19. yüzyılın ikinci yarısında sanat toplulukları üyelerinin Schopenhauer'e ilgilerini açıklamaya yeter. Onun estetik doktrini toplumda sanatsal işlere en yüksek önemi verir.

Schopenhauer'in estetiği bugün de etkisini sürdürüyor ve belki de felsefesinin en çok hatırlanan kısmını oluşturuyor. Romantiklerin daha sonraki jenerasyonları ve tüm bohem sanat okulları üzerine etkileri gözlenebilir. Schopenhauer felsefesinin genel olarak Thomas Hardy, Marcel Proust, Stéphane Mallarmé, Thomas Mann ve Ivan Turgenyev gibi önemli yazarların üstünde derin bir etkisi olmuştur.

Schopenhauer estetiğinin Sembolistler ve onların kardeş akımlarının yükselişinde ve sanat için sanat fikrinin gelişiminde doğrudan payı vardır. Friedrich Nietzsche'nin estetik görüşünü derinden etkilemiştir, her ne kadar Nietzsche Schopenhauer'in kötücül istenç fikrini en sonunda reddetmiş olsa da Apollonculuk ve Dionysosçuluk arasındaki ünlü muhalefet Schopenhauer'in istence karşı akıl zıtlığının Yunan mitolojisindeki bir tercümesi olarak okunur.