Aristo`nun güzel tanımlaması,
Aristo`nun realite anlayışı, nedensel araştırmaya, gerçek ilme dayanır. Güzelliğe de hem özne hem nesne yönünden incelenebilir bir kavram olarak yaklaşır.
Güzel, nesnel olarak incelenirse başlıca alametlerinin düzen (ordre), simetri ve sınırlılık (determination) olduğu görülür. Bunlar matematik ilminin de başlıca konusudur. O halde "güzel" matematiğin araştırma alanına girer.
"Çeşitli parçalardan birleşmiş olan bir varlık veya bir şey ancak belli bir düzen içerisinde yerleşmiş oldukları ölçüde güzel olabilirler. Ayrıca bunların keyfe bağlı olmayan bir boyutu da olması gerekir. Çünkü güzel, düzene ve büyüklüğe dayanır. Bundan çıkan sonuç şudur ki, güzel bir varlık aşırıca küçük olamaz, çünkü görünüm bir anda olup bittiği için onu ancak belirsizce görebiliriz. Güzel bir varlık aşırı bir büyüklükte de olamaz. Çünkü bu defa da onu toplu olarak kavrayamayız." der Aristo.
Simetriye gelince, Aristo bununla uygun bir orantıyı kasteder. Orantı, tam-orta (juste-milieu) dır. Filozof vücuttaki tenasüp yokluğunu - ahenksizliği bir hastalık, bir zayıflık ve çirkinlik olarak niteler. Vücuttaki soğukluk, sıcaklık, nemlilik, kuruluk gibi hallerin tenasüpsüzlüğü hastalıktır. Zayıflık, türdeş kısımların, çirkinlik de organların orantı yokluğudur. Tersine, ahenk sağlıktır, kuvvettir, güzelliktir.
Aristo, bedende ve yapılan işlerde her zaman simetriyi, juste-milieu`yü buluyor. Yani iki uç arasındaki orta. Fiziki niteliklerden, eylemlerden, tutkulardan, siyasal kuramlardan hep bunu istiyor. "Tam orta" ile "maksada uygunluk" arasında anlam açısından pek büyük bir fark olmadığını söyleyebiliriz.
Aristo "Poetika"sında çok küçük şeylerle çok büyük şeylerin güzel olamayacaklarını söyler. Yerinde olan bu görüşe göre küçük insanlar orantılı olabilirler ama onlara güzel denilmez. Sözgelimi tenasüp bakımından kusursuz bir cüce güzel sayılmaz. Çocuk da, ne kadar cana yakın olursa olsun ona güzel demek doğru olmaz. Aristo bu görüşüyle güzelliğin "olgunlukla" ilişkili olduğuna işaret etmektedir.
Aristo`ya göre insan tabiatı taklit eder, yalnız bu taklit görünüşle yetinmez. Sanatçı eşyayı ya "olduğu gibi" ya "olması gerektiği gibi" gösterebilir, tabiatın eksik bıraktığı yerleri, tabiatın izlediği yönde ne kadar iyi tamamlayabilirse eser o oranda güzeldir.
Düzen, birlik, taklit ve özellikle idealizasyon, estetiğin başlıca zihni unsurlarıdır.
Kaynak: Estetik Doktrinler - S. K. Yetkin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder